ARAF 169-Derken, arkalarından Kitab'ı (Tevrat'ı) miras alan bozuk bir nesil bunların yerine geçti. Onlar şu alçak dünya malını alırlar, bir de: "Biz nasıl olsa bağışlanacağız!" derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle bir şey gelse, onu da alırlar. Allah'a karşı yalnız hakkı söyleyeceklerine dair kendilerinden Kitapta söz alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri ders edinmediler mi? Halbuki ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır; hala akıllanmayacak mısınız?
Toplumda kendi eserini başkalarının eserlerinden üstün tutan, git gide hakikat nuru olan vahyi eleştiren kitaplara rastlarız. Tevratın ve incilin nasıl bozulduğu ortadadır. Aslında tüm bunların kaynağı ayette belirtilen dünya malıdır. Toplumdan hakkı gizlemek, hakkın üstünü örtmek geçmişte yaşanan bir olgu olduğu gibi şimdi de karşımızda duran büyük bir dalâlet örneğidir. Toplumdaki insanlar bu eserlere o kadar minnet etmişlerdir ki, neredeyse vahyi inkar noktasına gelirler. Kur'an bir derstir. Ders edinilir. Teorikte kalmaz. Pratiğe aktarılmalıdır. Aktarılacak olanda şüphe olamaz. Allah insanları da hata yapabilen varlıklar olarak yaratmış ise bu düzenin altında tek bir amaç olabilir: maddi ve manevi menfaatler. Ne yapmak gerekir?
ARAF 170-Kitab'a sarılan ve namazı kılan o ıslahatçı kimselerin mükafatını Biz hiçbir zaman zayi etmeyiz!
171-Hani bir zamanlar Biz o dağı bir gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de üzerlerine düşüyor zannettikleri bir sırada demiştik ki: "Size verdiğimiz Kitabı sıkıca tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın, umulur ki korunursunuz!"
Hakkı batıldan ayrılmasını sağlayıcı, kainatın diliyle tüm kullara hitap eden vahyi sıkıca tutarak vahiyce duruşu son nefesimize kadar devam ettirme düsturu içinde yaşamalıyız. Dünyadaki ve ahiretteki iyilikler bu kulların üzerinedir.